• https://www.facebook.com/hamitkaracom
    • https://www.twitter.com/hmtkr
    • https://www.instagram.com/hamitkaracom

    Hamit KARA        

    Hakikati Anlamak Üzerine Bir Ruhi Serzeniş

        Bize nefes almak fırsatını, konuşmak gayretini, yazmak kudretini bağışlayan güce şükranla…

    Merhaba, kıymetli okurlarım ve yaşamaktan haz alan, tarifsiz sevgilere namzet dostlar…

    ...

          Uzun bir aradan sonra tesadüf eseri dahi olsa bu acizin yazılarını okumaya vakit ayıranlara bir özür dileyip bir de teşekkür ediyorum, özrüm haddimi aşan bir şekilde yer işgalim için gerekli özeni gösterip yeni yazılar yazmamak, teşekkürüm ise benim yazdıklarımı okuduğunuz için.

          Zira önceleri yazı yazmanın bir istek dâhilinde olduğunu ve kişinin istediği an yazabileceğini düşünüyordum; fakat yanılmışım şöyle ki: ikinci yazımın yayımı ile bu yazım arasında aylar geçti ve her yazı yazmak denememde bir mani beni yazmaktan alıkoydu.

          Ben biraz genel algının tersine gündeme bağlı kalarak yazmak yerine gündemin yıprattığı zihinlere ilaç olabilecek, daha çok rahatlatıcı, kalbi, sevgiye ve güzelliklere sevk eden yazılar yazmak taraftarıyım fakat dedim ya yazmak niyetiyle oturup da yazamamak gibi bu niyeti güdüp de apayrı bir konuda da yazılabiliyor, bu da ihtiyar harici oluyor.

          Malum bizim ülkece gündemimizde ‘’terör’’ var; bir tarafta PKK diğer tarafta ise İSRAİL terör örgütleri, evet tahmin edebiliyorum, hemen şunu dediniz –iyi de İsrail bir örgüt değil ki bir devlet- ben bunun bilincindeyim fakat üzerinde durmak istediğim de tam burası ‘’meşruluk’’ kavramı.

          Devlet kavramı, çok eski bir geleneğin sistem olarak değişik şekil ve namlar ile süregelen ve otorite ile tebaa yani halk arasında var olduğu sayılan-ki bir çok ülke vatandaşı, mevcut düzeni benimsemiyor bunun sonucunda demokrasi safdilliği çıkıyor, baskın güç diğerini de yönetmek hakkını elde ediyor bunun kanıtı ise ‘’vicdani ret’’tir- bir süreçtir, dün kraliyet, bugün cumhuriyet yarın meçhul bir süreçtir.

          Bu bir örgüt yapısı ile düzenlenen, belirli bir yönetim şekli benimseyen ve çeşitli tanımlar ile bir hukuk düzeni seçen, belli bir bölgeyi yer edinen, aynı amacı-kısmen- edinmiş kişilerin birlikteliği ile işler. Burada anlaşılması gereken şu ki herhangi birisinin çıkıp ta ben devletim demesi onun meşruluğuna bağlıdır, bu bir millet, bir gurup, bir küçük topluluk olabilir, eğer meşruluğu kabul görmüşse İsrail terör örgütü denmez ‘devleti’ denir-yanlış anlaşılmasın öldürdüğü kişi sayısının öneminden ziyade meşruluğunu konuşuyoruz- eğer meşruluğu kabul görmemişse PKK ‘terör örgütü’ olur.

          Ülkemizde bazı tanımların, renklerin hatta el ile yapılan işaretlerin bile çok derin manalar yüklenerek insanlar mabeyninde yasak edildiğini düşünürsek… benim yapmış olduğum yaklaşım marjinal bir yaklaşım fakat ben herkesin düşündüğünden ziyade kendi aklımla bazı yargılara varmak istiyorum bu noktada yapmam gereken şudur; evet bir ülke sıfatı ile iş yapan belli bir sistemin yaptığı yanlışlara susup taraftar olup bunun yanında yine aynı yanlışları yapan diğer bir sistemi de yok saymak bütün hatları ile silmeye kalkışmak zarardan öteye geçmez ki, görüyoruz durum ortadadır.

          Ben insan öldüren hiçbir sistem taraftarı değilim bu devlet namı ile olduğu gibi örgüt, aşiret ya da bilmem ne bela nam ile olabilir. Ben şunu derim biz önce millet olarak kendimizi kandırmayı terk etmeliyiz zira İsrail, İngiliz ve diğer müttefiklerimizin estirdikleri terörü bilmeyen duymayan yoktur, birçoğu tarih defterinin sayfalarında aleyhimize zuhur etmiştir, bu noktada çıkıp dış mihraklar terörü besliyor demek ve kast edilen mihraklar ile her türlü anlaşmaya varmak ( ticaret, silah alımı, stratejik işbirliği vs.) maalesef bir eşekleştirme kandırmacasıdır. Pkk ‘yı temize çıkarmak amacım olmadığı gibi bu çarpık düzen içinde bulunmak da niyetim değildir, vücudumla varsam da ruhen bunun dışındayım.

          İşte ruhumun serzenişleri bu minvalde çalkantılı seyrediyor, sabah uyanırken mutlu olduğum bir güne akşam uyurken ezik, hüzünlü, haykıran bir ruh hali ile yatıyorum ya da dalıyorum…

          Ben niyetimi safi, emellerimi geniş tutuyorum, belki bir gün uyandığımız gibi uyuruz o zaman insanlarımız da hakikati bulmuş olur…

          Umuyorum ki yazdıklarım yanlış anlaşılmaz, zaten hiç kimse yanlış anlaşılmak için yazmaz fakat art niyetliler yanında su-i tefehhüm bir kaide-i tetkik telakki edilmiştir.

      Herhangi bir bey...

      
    1999 kez okundu

    Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın