• https://www.facebook.com/hamitkaracom
    • https://www.twitter.com/hmtkr
    • https://www.instagram.com/hamitkaracom

    Hamit KARA        

    Huzur...

             Yüksek bir dağ zirvesinde küçük şirin bir köyde doğup büyümüş olan bir kişinin yaşantısında doğasına uygun, hayvanlar ve bitkiler çokça varken insan sayısı buna mukabil az ve özdür. Bizler modern toplumun ‘medeni’ bireyleri olarak bugün bize huzur veren az sayıda kişi yerine yığınların ilgi ve alakalarına sığınarak hayata tutunur hale geldik.

    Bu fikirlerimi yayarken bile bu yığınların beni anlaması ve bana var olmama dair bazı değerler biçmelerini bekler hale gelmiş oluyorum. Esasen bir insanın hayatında ne kadar az kişi olursa o kadar az sorun ve çok neşe bulunur diye düşünüyorum.

    Çocukluk yıllarımda kendimi bir ispata girişmeden günlük sabit olaylar ve küçük mütevazı şeyler ile mutlu hissederdim. Ne vakit eğitim hayatı ve akabinde iş hayatım ile edindiğim sosyal çevre benim her kişiyi memnun edebilme ve her durumda bir müdahale edebilme şansımın olmadığını bana öğretti. Her ne kadar mutlu ve hayatımızdan memnun bir vaziyet çizsek de bunun o kadar da alışık ve muntazam bir olay olmadığını biliyor ve hissediyorum. Pazarda ya da mağaza vitrininde süslü ve albenisi yüksek bir ürünün ambalajından veyahut kese kâğıdından çıkarılırken bize yaşattığı hayal kırıklığı kadar keskindir bu durum. Kalabalıkların pohpohlamaları, suni övgüler ve gereksiz alkışlar arkasında aslında yaşadığımız küçük dünyamızda elde edebildiğimiz mutluluk ve huzur kadar var olduğumuz hakikatidir.

    Küreselleşen dünya, modern çağımız, 4. Sanayi dönemi, gelişen toplumumuz şeklinde afili cümlelerimiz olmuş ve olmaktadır. Bence bu değer üretme yarışında, paylaşımda büyük sorunların olmasındadır bizim bu kalabalıklar içindeki yalnızlığımız. Bireylerin kendilerinin iyi ve mutlu hissedebilmeleri tabi ki kendi ihtiyaçlarının karşılanabileceği bir sistemin kurgulanması ile mümkündür. Günümüz toplumları iki kefesi dengede duran bir sistemler bütünü ile tasarlanmıştır. Kefenin bir tarafında mütevazı fakirlik ve buna zıt mutluluk ile kocaman doğal zenginlikler varken diğer tarafta çok büyük gasplar sonucu elde edilen bir refahın ardındaki kibirli yalnızlıklar ve mutsuz kalabalıklar içinde yer alan yalnız yığınlar var.

    Başta değindiğim gibi bizle bir mutsuzluk ya da olumsuzluk karşısında gidip iki kelam edebileceğimiz bir dostumuzun olması ve kısa bir yürüyüşle bütün sıkıntılarımızı giderecek bir doğamızın olması yeterliyken bizler var olan doğamızı gereksiz kalabalıklara feda edip bu mutsuz haleti seçiyoruz. İyisi mi küçük olmak küçülmek ve mütevazı bir fakirliği kibirli bir zenginliğe tercih edip hafiften mutlu olmayı denemek.

             Mutluluk bazen küçük bir gülüşte bir çocuğun saflığı gibi bazen de yeni doğmuş bir yavrunun masumiyetindedir yoksa gereksiz yığınların pejmürde yalnızlığında değildir. Bakın siz de benimle aynı ruh haline bürünmüş bir çıkış arıyorsunuz.

             Herhangi bir bey...

      
    1743 kez okundu

    Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın