• https://www.facebook.com/hamitkaracom
    • https://www.twitter.com/hmtkr
    • https://www.instagram.com/hamitkaracom

    Hamit KARA        

    İnsan ve Kaliteli Toplum

    İnsan için dünyanın misal i musağğarıdır derler. Yani insan dünyanın küçük bir örneği ya da numunesidir. Bu söz üzerine çokça yorumlar yapılmıştır. Bir kısmı fiziki benzerlikten dem vurmuş ve ağaçları kıl tüy gibi, kan damarlarını yer altı su ağlarına, dağları da kemik ya da diğer sert beden parçalarına benzetmişler. Bu tanımlamaya tamamen katılmasam da bir kısmının yaratıcının aynı fabrikasından çıkmasından dolayı akla yakın olduğunu düşünüyorum.
    Diğer bir benzetme ise insan bedeninin soyut ve görülmeyen özelliklerinin kainatın ‘enerji’sine ve ruhaniyetine olanıdır. Bu noktada diğer bütün canlılardan kat be kat fazladır insanın benzerliğe katkısı. Biz insanoğlu yeme, içme ve çoğalmanın dışında kainatın bizlere sunulan mevcut formunun dışında da formlar üretebiliyoruz. Bu duruma verilecek o kadar çok örnek var ki. Örneğin bugün uzay araştırmalarında gelinen nokta artık evrende insan dışında yeni formlar oluşturabilecek türlerin varlığı üzerine yoğunlaşmaktadır.
    İnsanın dünyaya soyut benzerliğini anlamlandıran da yine insan olmuştur. Sadece dünyada değil diğer bilinen gezegenlerde de fevkalade bir düzen, nizam ve intizamın varlığı bilinmekte ve gün geçtikçe keşf edilmektedir.
    Bu intizamın insandaki benzerliği arttıkça diğer hemcinsleri tarafından mükemmel ya da üstün şeklindeki benzetmeler ile yüceltilir insan.
    İnsan, aile, toplum ve millet gibi genişleyen topluluk adları ile adlandırılan kalabalık bir işbirliği içinde yaşar. Bu küçükten büyüğe doğru bütün gruplarda genelin intizamı esasında sadece bireylerin mükemmeliyet düzeylerine bağlıdır. Bu nedenledir ki bireyler, aileler, toplumlar ve ülkeler en iyiyi yakalayabilmek için eğitime çok önem verirler. Verilen eğitimin kalitesi arttıkça yeni nesillerin de kalitesi ve üretim kapasitesi artar. Dünyada insanlık tarafından üretilen ekonomik refahın paylaşımı da bu kalite düzeyine orantılı şekilde olmaktadır. Kanada’nın ve İskandinav ülkelerinin bu denli müreffeh olmaları tabi ki tesadüf değildir.
    Bugün dünya üzerindeki devletlerin sayısı ikiyüz civarındadır. Ada ülkeleri ya da küçük niş topluluklar hariç tutulursa oluşturulan ligde, ekonomik ve dolayısıyla sosyal, kültürel yönden en gelişmiş ülkeler içinde çok az müslüman ülke bulunmaktadır. Tabi burada bu noksanlığa islamın sebep olduğu gibi bir sığ yorumlamaya girişmeyeceğim. Ama islamın ekonomik, kültürel ve içtimai anlamda yanlış yorumlandığı ve zamanla yaşam tarzı olarak dayatılan bazı yönlerinin olduğunu söylemekte beis görmüyorum. Bu durum başta değindiğim gibi kaliteli insanın azaldığı ya da yetişmediği toplumların da zamanla kalitesiz ve noksan kaldıklarını gösteriyor.
    İslami hayatın belli başlı bazı dış görünüş ya da bazı temel ibadet formlarının yapılıp yapılmaması düzeyine indirgenmiş olması, İslamın soyut ve ruhani ve öz olan kısmının arka plana atılmasına ve anlaşılmamasına neden olmuştur.
    Nüfusunun büyük kısmının İslamı kabul ettiği bir ülke olan Türkiye bu konuda çok sancılar çekmiştir ve halen de çekmektedir. İster PISA ister diğer gelişmişlik endeksleri ile bakılsın ülkemizin ciddi anlamda, batıdaki gelişmiş müreffeh ülkelere kıyasla çok noksanı bulunmaktadır.
    Dünyada üretilen ekonomik değerin yaklaşık % 1’i kadar GSH etkisine sahibiz. Bulunduğumuz coğrafi bölge ve bu konumdan kaynaklanan tarihi mirasın dışında yetersiz denebilecek düzeyde bir sosyo-ekonomik durum mevcuttur. Dünyada en büyük 20 ekonomi içinde olmak bu gerçeğin üstünü kapamaya yetmiyor. Ülkemizin muadili ya da daha küçük sayılabilecek ülkeler bile bizden çok daha büyük pay alabilmektedir.
    Müreffeh toplum, çalışkan ve kaliteli insan ile oluşur. Kaliteli insanın kuluçkası ise ailedir. İyi aile yapısı sosyal, kültürel ve ekonomik yapısı iyi olan ve yeni birşeyler üretebilendir. Bu da toplumun kalitesiyle ilgilidir. Bu döngü bize özgü değildir. Dünyada ve kainattaki intizamın devamı insan dışındaki varlığın mükemmel işlemesinin insanın fütursuz yıkımının üstünde olmasındandır.
    Bizler bireyler olarak, yapmış olduğumuz küçük hataların ne denli büyük yıkımlar doğurabileceğini; yine yapmış olduğumuz iyi işlerin de ne kadar etkileri olduğunu anlamış olsak farklı sonuçlar alabilirdik. Kümülatif insan aklı, kainat yaratıcısının iyilikleri kötülüklere oranla daha az puanladığını, farkederse asıl refah bütün dünyada olacaktır.
     

      
    1588 kez okundu

    Yorumlar

    Teşekkür     12/12/2020 20:10

    Çok teşekkür ederim Kürşat bey. İş güç yoğunluk derken arada bir de olsa fikirlerimi buradan yazmaya gayret ediyorum. Okuyup olumlu dönüş yapan sizin gibi değerli dostları gördükçe şevk ve zevkim de artıyor.
    Misafir -

    Tebrik     12/12/2020 00:37

    Emeğine ve kalemine sağlık 1 nefeste okudum tebrikler Rabbim devamını nasip eylesin.
    Misafir -